on 30 Aralık 2011
" Fear can stop you loving
     Love can stop your fear "
                                                                                                -Morcheeba






on 24 Aralık 2011



Her sihirbaz,
Biraz düzenbaz.
on 10 Aralık 2011
 Try so hard to say goodbye 
on 26 Kasım 2011
Rahat ve korkusuzca
Çekip gidebilmek vardı,
Terk edilmenin ardında.

Teoman duygulara tercüman

on 24 Kasım 2011


bir bulut saklıyor sanki akacak yaşları uykusuz gözlerimden 
çok geç olmadan dön bu yollardan
on 23 Kasım 2011
Yalnızlığın ortasında,
Sakallı adam gözleri.
Gözlerin altında,
Gecenin çapkın bakışı.
Hep o aynı aldatan adam
Her gri bulutun ortasında,
Her öğle güneşinin altında.


Boğazım tıkanır,
Küstah kahkahalarınla
Yapışır her tarafa...
Yutkunurum gitmez.
Bir kez daha,
O aldırış etmeyen
Beni boğan kahkaha
on 06 Eylül 2011
You are young and life is long and there is time to kill today.
And then one day you find ten years have got behind you.
No one told you when to run, you missed the starting gun.




Şapka Yutmuş Yavru Yılan.

on 21 Ağustos 2011
Bana biraz aklı başında gibi görünen birine rastladığımda, hep yanımda sakladığım o resmimi gösterip düşüncesini soruyordum. Gerçekten anlayışlı olup olmadığını bilmek istiyordum, ama böyle biri bana her zaman "bu, şapka" diye yanıt veriyordu.
Bunun üzerine boa yılanlarından, balta girmemiş ormanlardan, yıldızlardan değil, adama ayak uydurarak briçten, golften, politikadan, kravatlardan söz ediyordum. Ve bu büyük adam benim gibi bu derece mantıklı birini tanıdığı için çok mutlu oluyordu.
on 19 Ağustos 2011
Yalnız kendine inkarın
Sadece senden kaçarsın
Halin ele verir anlamazsın



http://fizy.com/#s/15pxx1
on 16 Ağustos 2011

"Düşüncelerinde bu kadar yürekli olan bir adam, yaşamda niçin bu kadar korkak oluyordu?"

Merak ediyorum.
on 11 Ağustos 2011
I set fire to the rain
And I threw us into the flames
When we fell, something died
'Cause I knew that, that was the last time, the last time...
on 14 Temmuz 2011

In your head they're still fighting, 
With their tanks and their bombs, 
And their bombs and their guns. 
In your head they are dying.

Do, or do not. There is no 'try'.

on 02 Temmuz 2011

One day Alice came to a fork in the road and saw a Cheshire cat in a tree. "Which road do I take?" she asked. "Where do you want to go?" was his response. "I don't know", Alice answered. "Then", said the cat, "it doesn't matter".
on 17 Haziran 2011
Gerginliklerden yoruldum.
Şu an, şu ruh hali içindeyken çok ağır geliyor.
Taşıyamıyorum.

Ağzımdan çıkan her kelimeden korkuyorum.
Suskunlaşıyorum.
"Başladık mı yine?"
Yine...

Yine.
Çok oldum ben bu aralar.
En iyisi susayım.
Böylece sert konuşamam.
Ve yine "seftenin sefi" olmaz.

Sırtımdakileri fırlatıp bir kenara,
Koşabilmek istiyorum.
Yine.
Evet, yine...
Tek ihtiyacım yalnız kalmamak.
Yalnız bırakılmamak.
Yine yalnızım ama işte...

Sınavlar bitince görüşmeye vakit olacaktı, sözde.
O da yalan.

Sanki her şey benim tersime işliyor.
Git gide inceliyor, kısalıyor her şey.
Ben güçlenmesini, uzamasını isterken.

Her gün yüzünü görebiliyor olmak teselli olmuyor ne yazık ki,
konuşmak istiyorum.
Vakit yok.
Hep evde.
Hep yalnız.
Boş.

Keşke "istersen gel" denilen olmasaydım.

Artık bitsin.
25'inde sınavdan çıkıp uyuyayım ertesi sabaha kadar,
26'sında yepyeni biri olarak uyanayım.

Bitsin her şey.
Vakit bitsin.

Halime duyduğum nefret:

on 16 Haziran 2011
O kadar bıktım ki bir senedir yaptıklarımdan. Alfabe harflerinden oluşan o 5 şıktan, doğruyu bulmak için binlerce gereksiz şey ezberlemekten, aklıma girmekte direnen tarih bilgileriyle bocalaşmaktan, her sabah kendimi derse oturtana kadar yaşadığım iç çekişmelerimden, etrafımdakilerin “Nasıl gidiyor?” sorularına gülümseyerek “Normal işte, nolsun…” diye cevap vermekten, sabahın 8’inde “Ders yap” diyen iç sesimi ancak gece 11’de susturabiliyor olmaktan, YGS’de olduğu gibi “küçükten büyüğe sırala, çakışan şıkkı işaretle” formülüyle soru çözen bir kesimin varlığından, disiplinli bir insan olamayışımdan, kendime bile söz geçiremeyişimden, 2 gün sonra sınavımın olduğunun hala kafama dank etmemiş olmasından, okulun son günlerinin tadını çıkaran arkadaşlarımın yanında benim ders yapmayacağımı bile bile kendimi eve kapatmak zorunda hissetmemden, sonunda bütün bu iğrenç ruh hallerimin bile boşa gidecek olmasından emin olmamdan, çalışmak istemeyi her şeyden çok istememden; ama bir türlü çalışmayı isteyemememden, çalışamıyor olmamdan, çalışmıyor olmamdan, çalışmak kelimesinden; hatta sırasıyla “ç”, “a”, “l”, “ı”, “ş”, “m”, “a” ve “k” harflerinin hepsinden nefret ediyorum.

Keşke; çalışmak, “Zeytindağı” eserinin Falih Rıfkı Atay’a ait olduğunu , ilk “Sultan” ünvanını alan Türk-İslam devlet adamının Gazneli Mahmut olduğunu ezberlememi, “Günlerin Getirdiği” ve “Günlerin Götürdüğü” adlı eserlerin farklı yazarını karıştırmamak için yüzlerce kez tekrar etmemi, Baki, Nefi, Nabi gibi hepsi birbirine benzeyen Divan yazarlarını ve içlerinden hangilerinin Divan’ı olmadığını ayıklamamı ve aklımda tutmamı, Falih Rıfkı Atay ve Refik Halit Karay’ın fonetik olarak benzeyen isimlerini karıştırmamak için minimum 15 dakikamı harcamamı isteyen ve Mauppasant tarzı öykünün olay öyküsü olduğunu “ Mauppasant’ın yazılışı çok olaylı.” cümlesiyle ezberlememizi sağlayan; ama kesinlikle bir örnek okumamızı yasaklayan, Aşık Veysel’i Türk halkına tanıtan adamın çok “kutsal” olduğunu söyleyerek Ahmet Kutsi Tecer olduğunu ezberlememizi isteyen, farklı illerdeki, farklı maden ocaklarının, ve madenlerin işlendiği tesislerin garip isimlerini bilmemizi gerektiren, kitap içeriği soruları için “Kitap özetleri” başlıklı bölümlerden baş karakterlerin isimlerini ezberlettiren bir fiil olmasaydı. O zaman belki gerçekten çalışkan biri olabilirdim.
on 13 Haziran 2011



yepyeni bir insanımız var
akıl yolundan öylesine uzaklar
aralarında hoş bir uyum var
ayıp değil mi, hiç mi umursamazlar?

altınlarınızı çaldılar
topraklarınızı verdiler
tarihi baştan yazdılar
iyi de bana ne?

insanlığımızı ezdiler
aydınlarımızı kestiler
ülkeyi çoktan sattılar
iyi de sana ne?

yepyeni bir insanımız var
düşünmeden ah, kardeşini boğazlar
laf aramızda, aslında tek bir sorun var
günah değilmiş memlekete olanlar

altınlarınızı çaldılar
topraklarınızı verdiler
tarihi baştan yazdılar
insanlığımızı ezdiler
aydınlarımızı kestiler
ülkeyi çoktan sattılar
iyi de sana ne?

-DUMAN

Tebrikler Türkiye!

on 12 Haziran 2011
1922'de kazandığı özgürlüğü, bastonuyla,terliğiyle kovalayarak kaçırmayı daha iyi başarabilecek bir toplum daha tanımıyorum. 1919'daki halimizden ne farkımız var lan? Hiçbir şey mi değişmez o günden bu yana?

Olalım sar-sar-sarhoş!

on 10 Haziran 2011


Derse oturmalıyım. 8 günüm var. Duman, mor ve ötesi ve Teoman dinliyorum. Ama en iyi hissettireni Duman galiba. Böyle kıpır kıpır, hoplamalık zıplamalık, kendini kaybetmelik, isyan edip, çığlık atıp, patlamalık :)
Haydi babam coş,
Burda müzik hoş,
Gerisi bomboş,
Olalım yine sar-sar-sarhoş :)

"Aaa!"

on 06 Haziran 2011

Dikkat çekmek: Her daim "Ben buradayım!" mesajı vermektir. Kimileri sözle, kimileri davranışla bu mesajı verir. Belli bir noktaya kadar anlayışla karşılanabilir. Her insan evladı görünür olmak ister.
on 04 Haziran 2011


I'D RATHER BE A COMMA THAN A FULL STOP Coldplay
on 27 Mayıs 2011
"Üniversitenin de, dünya yüzünde hazine filan biriktirmek için kurulmuş, her şeyi önceden belli, boş ve anlamsız yerlerden biri olduğu fikrine taktım kafayı... Hazine dediğin, para olmuş, mal mülk olmuş, hatta kültür ya da düpedüz bilgi olmuş, ne fark eder ki? Bütün bunlar, ambalajını açarsan eğer, tamamen aynı şeymiş gibi gelmeye başladı bana." J.D.Salinger

on 26 Mayıs 2011
"İçki kötülüklerin anasıdır" diyen Bakan Eroğlu'na, "Ana gibi yar olmaz." diyesim geliyor; ama "Allah analı babalı büyütsün." diyip susuyorum.
on 24 Mayıs 2011

Questions are asked,
And I have faced:
Ignored realities are the ones,
Transforming dreams into nightmares.


Böyle olsam...

on 21 Mayıs 2011







Hatta Teoman'ın klibinde oynasam...

on 20 Mayıs 2011
Anneannem harika bir sistematiklik ve uyum içinde, 2 adımda bir "ıah" şeklinde bir ses çıkarıyor. Yaşlılık zor iş...



Uzun zamandır Grey's Anatomy izlemedim. Özledim.

Sadece paylaşmak istedim.

Last Week

on 08 Mayıs 2011


Lisenin son haftası.
Vay be...
Son 3 sınav.
Son Pazar Sendromu.
Son quizler.
Son teneffüsler.
Son çıkış kağıtları.
Son sözlü notları.
Son bayrak töreni.
Son hafta işte; bitti!

Peki ya sonrası?
(Bilinmezlik.)

Ve oldukça sıkı çalışılması gereken bir ay var.
LYS bittikten sonrası asıl bilinmezlik.
on 06 Mayıs 2011
Fikir suçları,
İdam cezaları,
Radyasyon meselesi,
Ateistler, yeşiller...

Hor görülen cinsler,
Yıkılan "ucube"ler,
Mod medyanlı şifreler,
Yasaklı siteler...

Bize gereken,
ACİL DEMOKRASİ!

http://fizy.com/s/1ahu7u

Geçen geçmiş, kalan kalmış :)

on 03 Mayıs 2011
Kurcalama geçmişi,
Geçmekten türemiş zaten; geçmiş gitmiş işte...
Biliyorum ne hissettiğini;
Ame ben seni seviyorum şanslı bıdık,
Sakın unutma :)
"Seninim." dedim; değişmez ki bu,Yüzünde yorgun rüzgarlar var...Önemlisin çok; senin dünle, yarınla ne işin var?


Gece - "Ben Öldüm"  musicplay

Uyku vakti :)

on 28 Nisan 2011


En iyisi...

Bueños noches!

İnsanlık idam edildi.

on 26 Nisan 2011
Başbakan beğenmedi, "ucube" dedi.
İnsanlık Anıtı bu gün giyotine gitti.
Ya yarın bizi beğenmezse?


"Ödül aldığım için sevinemiyorum. Zira AKM hala kapalı. Muammer Karaca tiyatrosu 5 yıldızlı bir otele çevrilmek isteniyor. Başbakan istedi diye heykeller yıkılıyor. Sanatçılara saldırılıyor. Yayımlanmamış kitaplar bomba gibi toplatılıyor. Çok değerli gazeteciler ve yazarlar cezaevinde tutuluyor." - Genco Erkal
"Ben sana 'orada bir şey yapmadım' demedim ki..."
İşte en çok acıtanı bu.

Bunun haricinde;
Canım bu kadar yanmamalıydı.
Demek ki 'anlayışlı kız' olmaya biraz daha yolum var.

Bilinçaltıma bir kaç görüntü daha girdi.
Şimdi:
Konu kapanıyor, elini çeken oynamıyor!


YandaşGeçirmeSınavı Olaylarına:

on 24 Nisan 2011
" Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki, biz sussak tarih susmayacak. Tarih sussa hakikat susmayacak. "




on 09 Nisan 2011

The child is grown,
The dream is gone.
I have become comfortably numb.

40 yıllık hatır mı? Hiç sanmıyorum.

on 26 Mart 2011
Şu güzel Cumartesi günü, evde YGS eşyalarımdan kurtulma operasyonu gerekleştirirken, birdenbire kapı çaldı. AKP kahve dağıtıyormuş. Ay canım yerim ben onları. Ne kadar şirin ve düşünceliler...

Ortaçağda güçlü kilise tarafından başlatılan ve Hitler zamanında yine popüler olan kitap katletme modasını yeniden gündeme getirişlerini unutturma çabası mıdır bu, bilemedim.

Wherever they burn books they will also, in the end, burn human beings.—Heinrich Heine

Umarım, ama gerçekten umarım, bir kahve için 40 yıl bir padişah kondurmazlar başımıza.

"Güldürüyosun beni işte, daha ne?"

on 03 Mart 2011
Hiçbir şey konuşmasam ve sadece boş boş gülsem de anlatmaktan yorulmadığın için,
Sıkı giyinmem konusunda beni baba gibi azarladığın için,
Beni hayatımın ilk maçına götürüp, GS'dan "bi cacık" olmayacağını kanıtladığın için,
Ders çalışmama yardım ettiğin için,
Dövmemi yaptırırken yanımda olduğun için,
Teoman konserinde, sahneyi bile görememem ile dalga geçtiğin için,
Yemek hazırlayıp, karnımı doyurduğun için,
Benimle kantine kadar indiğin için,
GS'nin yediği golleri, futbolcunun ismi ve dakikasıyla mesaj atarak eğlenebileceğim biri olduğun için,
Bu mesajlara sinir olduğun için,
11'de evden çıkıp, ancak12'de beni eve bıraktığın için,
Sınıfıma "sefte" diye girip beni uyandırdığın için,
Küçükken arabalarla olan yakın dostluğun için,
"Uyuya kaldım ilk Rey.i al" mesajlarını bana da ilettiğin için,
Yarın okulda fizik çalışacağın için,
Eldivenlerimi kaybettiğin için,
Gözlüğünü kırdığım için,
Ölü gibi olduğum zamanlarda bile yüzüme bakabildiğin için,
Rüyanda beni Pascal Nouma'yla evli gördüğün için,
Göbeğimi çok sevdiğin için,
Sana iki bisiklet taşıttırıp arkadan seni gülerek izlediğim için,
Karın kaslarımı kıskandığın için,
Benim yanımda dilinden baloncuk atmadığın için,
Yakında oturduğun için,
Ben istemesem bile sokağın içine kadar girip beni bıraktığın için,
Sarhoş olup benimle konuştuğun için,
Kapı önü sohbetlerimden sıkılmadığın için,
"Ölüm" dediğim an bana kötü kötü baktığın için,
Konçerto isimlerini ezbere bildiğin için,
"Gitme, sana muhtacım; gözümde nursun, başımda tacım..." gibi Zeki Müren şarkılarını bana öğrettiğin için,
Sürekli "Kim" dememe sinir olduğun için,
10 kat giyinip yinede hasta olmayı başarabildiğin için,
3 metre uzağından nefes alıp almadığını anlayabildiğim için,
İnternet sitelerimin arasına webaslan.com'u eklediğin için,
Bizim evin ıspanağını beğenmemiş olmana rağmen yediğin için,
Telefonda benimle gerindiğin için,
Sürekli ödemeli attığın için,
Kulakların üşüdüğü için,
Bulduğun her Nutella'yı parmakla yeme alışkanlığın olduğu için,
"İşin gücün zarar" olduğu için,
Küçüklük videolarını bana yolladığın için,
Nirvana Burning'in kim olduğunu bilmemi sağladığın için,
Orjin köfteye yaklaşmama izin vermediğin için,
Çocukluk resmimi arka plan yaptığın için,
Şu an ders yapabildiğin için,
Blogumdaki "Önceki Kayıtlar"ı daha önce fark etmediğin için,
Sana olan yazıyı bulamadığın için,
Ve başka bir sürü şey için seni çok seviyorum :)

Boooring.

on 01 Mart 2011
Paloma Faith- New York
Adele- Rolling in the Deep
Glee Cast- Halo & Walking on Sunshine

Bunları dinliyorum.
Tekrar, tekrar, tekrar...
Dans etmek istiyorum.
Ders yapıyorum.

Hayat müziksiz çok sıkıcı olurdu.
Özellikle de okul hayatı.

Her neyse, Renkli ve yanındaki Kısa Saçlı Kız, iyi geceler :)
Bu  minik yazım size olsun.
on 25 Şubat 2011
"Bazen bir düşten uyanır gibi hayatımdan uyanmayı bekliyorum; ama inan, sözünü  ettiğim ölüm değil gene." (Aslı Erdoğan)


All that we see or seem
Is but a dream within a dream.
(Edgar Allan Poe)

Yıllık Yazısı

on 20 Şubat 2011
1000 kelimenin geçilmiş olmasının yarattığı çaresizlik halidir.
Kimden kırpmak, neleri çıkarmak, tümden mi almamak sorularının bilinememe durumudur.
Hangi sıraya koymak, onu üste alsam diğeri bozulmasa düşüncesidir.
Acaba herkese aynı şeyi mi yazıyorum hissinin üst sınırlarıdır.
Sonunda pes etme halidir.
on 06 Şubat 2011

" So goodnight moon
I want the sun
If it's not here soon
I might be done
No it won't be too soon 'til I say goodnight moon .. "

Sakalım yokki...

on 11 Ocak 2011

Hürriyet'in haberinden: 
" TAPDK’nın yeni yönetmeliği, alkollü içki reklamı ve satışına ilişkin kısıtlamalar getirirken, belirsizlikler nedeniyle sektör tedirginlik yaşıyor. Uzmanlar, “Belediyeler içkili mekânları şehir dışına itiyor. Yeni yönetmelikle şehir dışındaki ve yol kenarındaki tesisler de içki ruhsatlarını kaybedebilir” dedi.
...
Yılbaşı sepetlerine içki koymak yasak, bedelsiz içki sunumu yok
Rakı-balık, rakı-meze, şarap-yemek uyumu vb. her türlü içki ve yemek görselinin bir arada kullanılması yasak. Bu yasak nedeniyle, restoranların ekonomiyi canlandırmak için yaptıkları restoran haftaları, tadım günleri gibi etkinlik duyurularında içinde içki ve yemek olan menüler kullanılamayacak, özel şarap- yemek geceleri yapılamayacak.
Boğaz’da, deniz kenarındaki bir restoran kendi tanıtımını yapmak için, üzerinde içki servislerinin olduğu bir yemek masasını veya hangi içkileri sunduğunu ne müşterilerine ne de yerli-yabancı turiste tanıtamayacak.
Bakkalda gofretle rakı yan yana konulamayacak. "
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16730038.asp

Ben size dememiş miydim?
(
 
http://borderlessdreamer.blogspot.com/2010/09/alkollu-kokteyl-olur-mu-cok-ayp.html )
Tophane'de sanat galerilerinde içki içiliyor diye yaşananlar normal değildi. Bunun geleceğini biliyordum; ama ben bile bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum.

Adım, adım İran'a...

Stuck in the middle

Care to see my reason?
Care to put your life in mine?
Looking at life from the perspective of a boy
Who's learnt to love you but has also learned to grow.
Could we make it better, stormy weather?
So I don't know.


Is there anybody home?
Who will believe me, won't deceive me, who'll try to teach me?Is there anybody home?
Who wants to have me, just to love me?
Stuck in the middle.
on 10 Ocak 2011
Dershane olmamasının zevkini bile çıkaramadım bu haftasonu. Ne Cuma akşamı ne de dün akşam rahat uyuyabildim. Hep bi kabusla nefes nefese uyanma durumundaydım. Cumartesi akşamı en azından kızlar bizdeydi. Onlar da gelmese kafayı sıyırmış olurdum herhalde. Neyse garip garip kabuslar görüyorum işte hep. O yüzden güne zaten keyifsiz başlıyorum. Ayrıca son denemelerim o kadar kötü ki İstanbul içinde okuyabileceğimden şüphe etmeye başladım. Üstelik ilk sınava sadece 3 ay kaldı. Ya kazanamazsam? Ya istediğim bölüm olmazsa? Ya önümdeki 4 yılıda lisedeki gibi mutsuz geçirirsem? Ya 4 yılın sonunda elimde sadece boş bir diploma olursa? O kadar karışık ki kafam.

Hee bi de bütün bu iğrenç kabusların üstüne tüm gün kendime ders yapma konusunda baskı yapıyorum. Ama çok kısa sürelerle konsantre olabiliyorum. Tam gece oldu yapacağımı yaptım artık biraz uyuyim dediğim sırada bir arkadaşla yaşanan tartışma, bu haftasonuna koskocaman son noktayı koydu. 
Evet efendim, böyle güzel haftasonunun üzerine bir bardak soğuk suyu afiyetle içiyorum.

Aslında şu an daha çok yazma potansiyelim var çünkü; tartışma sayesinde, içimde saklı olan sinir, kavga, dayak, şiddet vb. vahşi duygular dışarı çıkmış durumda.
Aynen şunu yapmak istiyorum mesela kendime: 


(Suç sende değil; ama anlaşamıyoruz. Ciddi anlamda anlaşamıyoruz. Ben sadece şaka yapmışken, sen 1 "buçuk" günleri hesaplıyosun, ve o yüzden seni cezalandırdığımı falan sanıyosun. Gerçekten üzülüyorum. Keşke olmasaydı hiç böyle şeyler.)

Her neyse kafam zaten kazan gibi. En iyisi uyumak, yarın ki İspanyolca sınavından alnımın hakkı ve teriyle şöyle güzeel bir "1" almak ve tıpış tıpış eve dönüp, ertesi günki sınava çalışmaya çalışmak...
"Güzel günler" beni de bekler misin?

İyi geceler size... (Umarım bende kabussuz bir uyku geçiririm.)

Can't decide.

on 09 Ocak 2011
Am I, a part of the cure, 
Or am I part of the disease?


Galiba yoruldum, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, Kendime kalbimi kanıtlamaktan, Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan, Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum. Can Yücel




on 08 Ocak 2011
senin için 'ölürüm' dedi ,
'benim için zaten öldün' dedim.
cesedini alıp çıktı. - 
küçük iskender

"Aşk yok, artık yok
ama zamanla alıştım."-
Teoman

Growing up...

on 04 Ocak 2011
Tired of living in this modern land
Too many ideals to meet with its demands
Tired of looking for sympathy
Got to learn to stand on my own two feet

Faith, Hope, Love
Be Enough!




Kendi Kendimi Sorgulamalar

on 03 Ocak 2011
Bu aralar kafam karışık. Bütün problem bu. 



"gözü döner adam asar
sonra mars'ta hayat arar
canlı yayında şeytanlar

bir melek, bir şehir, bir dünya var mı?
bir insan, bir güzel, hala aşk var mı? " Redd

Olmalı mı olmamalı mı? 

Yoksa hiç değişmemeli mi? 
Ama ben değişmezsem, 
Ben olamam ki 

Görmeli mi görmemeli mi? 
Yoksa hiç bakınmamalı mı? 
Ama ben bakınmazsam, 
Hiç göremem ki 

Sevmeli mi sevmemeli mi? 
Yoksa hiç beğenmemeli mi? 
Ama ben beğenmezsem, 
Hiç konuşmam ki 

Bilmeli mi bilmemeli mi? 
Yoksa hiç öğrenmemeli mi? 
Ama ben öğrenmezsem, 
Hiç olamam ki " Bülent Ortaçgil
 

Borderless Dreamer Design by Insight © 2009