on 17 Haziran 2011
Gerginliklerden yoruldum.
Şu an, şu ruh hali içindeyken çok ağır geliyor.
Taşıyamıyorum.

Ağzımdan çıkan her kelimeden korkuyorum.
Suskunlaşıyorum.
"Başladık mı yine?"
Yine...

Yine.
Çok oldum ben bu aralar.
En iyisi susayım.
Böylece sert konuşamam.
Ve yine "seftenin sefi" olmaz.

Sırtımdakileri fırlatıp bir kenara,
Koşabilmek istiyorum.
Yine.
Evet, yine...
Tek ihtiyacım yalnız kalmamak.
Yalnız bırakılmamak.
Yine yalnızım ama işte...

Sınavlar bitince görüşmeye vakit olacaktı, sözde.
O da yalan.

Sanki her şey benim tersime işliyor.
Git gide inceliyor, kısalıyor her şey.
Ben güçlenmesini, uzamasını isterken.

Her gün yüzünü görebiliyor olmak teselli olmuyor ne yazık ki,
konuşmak istiyorum.
Vakit yok.
Hep evde.
Hep yalnız.
Boş.

Keşke "istersen gel" denilen olmasaydım.

Artık bitsin.
25'inde sınavdan çıkıp uyuyayım ertesi sabaha kadar,
26'sında yepyeni biri olarak uyanayım.

Bitsin her şey.
Vakit bitsin.

Halime duyduğum nefret:

on 16 Haziran 2011
O kadar bıktım ki bir senedir yaptıklarımdan. Alfabe harflerinden oluşan o 5 şıktan, doğruyu bulmak için binlerce gereksiz şey ezberlemekten, aklıma girmekte direnen tarih bilgileriyle bocalaşmaktan, her sabah kendimi derse oturtana kadar yaşadığım iç çekişmelerimden, etrafımdakilerin “Nasıl gidiyor?” sorularına gülümseyerek “Normal işte, nolsun…” diye cevap vermekten, sabahın 8’inde “Ders yap” diyen iç sesimi ancak gece 11’de susturabiliyor olmaktan, YGS’de olduğu gibi “küçükten büyüğe sırala, çakışan şıkkı işaretle” formülüyle soru çözen bir kesimin varlığından, disiplinli bir insan olamayışımdan, kendime bile söz geçiremeyişimden, 2 gün sonra sınavımın olduğunun hala kafama dank etmemiş olmasından, okulun son günlerinin tadını çıkaran arkadaşlarımın yanında benim ders yapmayacağımı bile bile kendimi eve kapatmak zorunda hissetmemden, sonunda bütün bu iğrenç ruh hallerimin bile boşa gidecek olmasından emin olmamdan, çalışmak istemeyi her şeyden çok istememden; ama bir türlü çalışmayı isteyemememden, çalışamıyor olmamdan, çalışmıyor olmamdan, çalışmak kelimesinden; hatta sırasıyla “ç”, “a”, “l”, “ı”, “ş”, “m”, “a” ve “k” harflerinin hepsinden nefret ediyorum.

Keşke; çalışmak, “Zeytindağı” eserinin Falih Rıfkı Atay’a ait olduğunu , ilk “Sultan” ünvanını alan Türk-İslam devlet adamının Gazneli Mahmut olduğunu ezberlememi, “Günlerin Getirdiği” ve “Günlerin Götürdüğü” adlı eserlerin farklı yazarını karıştırmamak için yüzlerce kez tekrar etmemi, Baki, Nefi, Nabi gibi hepsi birbirine benzeyen Divan yazarlarını ve içlerinden hangilerinin Divan’ı olmadığını ayıklamamı ve aklımda tutmamı, Falih Rıfkı Atay ve Refik Halit Karay’ın fonetik olarak benzeyen isimlerini karıştırmamak için minimum 15 dakikamı harcamamı isteyen ve Mauppasant tarzı öykünün olay öyküsü olduğunu “ Mauppasant’ın yazılışı çok olaylı.” cümlesiyle ezberlememizi sağlayan; ama kesinlikle bir örnek okumamızı yasaklayan, Aşık Veysel’i Türk halkına tanıtan adamın çok “kutsal” olduğunu söyleyerek Ahmet Kutsi Tecer olduğunu ezberlememizi isteyen, farklı illerdeki, farklı maden ocaklarının, ve madenlerin işlendiği tesislerin garip isimlerini bilmemizi gerektiren, kitap içeriği soruları için “Kitap özetleri” başlıklı bölümlerden baş karakterlerin isimlerini ezberlettiren bir fiil olmasaydı. O zaman belki gerçekten çalışkan biri olabilirdim.
on 13 Haziran 2011



yepyeni bir insanımız var
akıl yolundan öylesine uzaklar
aralarında hoş bir uyum var
ayıp değil mi, hiç mi umursamazlar?

altınlarınızı çaldılar
topraklarınızı verdiler
tarihi baştan yazdılar
iyi de bana ne?

insanlığımızı ezdiler
aydınlarımızı kestiler
ülkeyi çoktan sattılar
iyi de sana ne?

yepyeni bir insanımız var
düşünmeden ah, kardeşini boğazlar
laf aramızda, aslında tek bir sorun var
günah değilmiş memlekete olanlar

altınlarınızı çaldılar
topraklarınızı verdiler
tarihi baştan yazdılar
insanlığımızı ezdiler
aydınlarımızı kestiler
ülkeyi çoktan sattılar
iyi de sana ne?

-DUMAN

Tebrikler Türkiye!

on 12 Haziran 2011
1922'de kazandığı özgürlüğü, bastonuyla,terliğiyle kovalayarak kaçırmayı daha iyi başarabilecek bir toplum daha tanımıyorum. 1919'daki halimizden ne farkımız var lan? Hiçbir şey mi değişmez o günden bu yana?

Olalım sar-sar-sarhoş!

on 10 Haziran 2011


Derse oturmalıyım. 8 günüm var. Duman, mor ve ötesi ve Teoman dinliyorum. Ama en iyi hissettireni Duman galiba. Böyle kıpır kıpır, hoplamalık zıplamalık, kendini kaybetmelik, isyan edip, çığlık atıp, patlamalık :)
Haydi babam coş,
Burda müzik hoş,
Gerisi bomboş,
Olalım yine sar-sar-sarhoş :)

"Aaa!"

on 06 Haziran 2011

Dikkat çekmek: Her daim "Ben buradayım!" mesajı vermektir. Kimileri sözle, kimileri davranışla bu mesajı verir. Belli bir noktaya kadar anlayışla karşılanabilir. Her insan evladı görünür olmak ister.
on 04 Haziran 2011


I'D RATHER BE A COMMA THAN A FULL STOP Coldplay
 

Borderless Dreamer Design by Insight © 2009