Tokat atın kendinize, sık sık.

on 17 Ekim 2014
Epeydir ihtiyacım vardı, mezun olup para kazanmaya başlama telaşında kafamı derslerden ayırıp bi etrafa bakmama neden olacak, yanağımda kızarıklığını ve midemden ağzıma doğru fırlayacak o duygular yudumunu hissetmemi sağlayacak sıkı bir tokada. Bunu yapsın diye en sert kitapları seçer oldum, çevirdiğim kağıt sayfalar ilk defa bu kadar ağırlaştı parmaklarımın arasında... Filmelere döndüm yine. Arka arkaya 2, bazen 5 tane izledim. Herşeyin dozunu arttırdım yani genel olarak.

Bugün de öyle bir gündü. İlk önce American Beauty'yi izledim. Yeterli ağırlığı hissettiremedi tabiki. Hiç durmadan The Reader'a başladım. Tekrar... Neredeyse 3 sene sonra tekrar. Bazı şeyleri, hayatımın farklı dönemlerde tekrarlamanın ve sonrasında kafamda kaybolmanın bana inanılmaz şeyler hissettirdiğini söylemiş miydim? 

Evet, yine inanılmaz şeyler hissettim. Hem içsel, hem de dışsal olarak bambaşka bir ortamdaydım. 3 sene geçmişti. Değişmiş olmak iyi hissettiriyor. Aynı kalmak beni korkuturdu. Evet, bu son film beni oldukça derinlere itmeyi başarmıştı. Ama aradığım tokat bu değildi.

Aradığım tokat internetten karşıma çıkan bir videoyla geldi. Sabahtan beri sosyal medyada yüzlerce kişi şahsi yorumlarını ve üzüntülerini paylaşmakta oldukça bonkör davranıyorlar. Hepsi saçmalık. Bütün sosyal medya içerikleri gibi, boş ve anlamsız... Üzgün olacağım bir şey varsa bu sadece insanların doğaya hükmedebildiğini fark ettikten sonra hayattaki herşeye hükmetme isteğine kapılmalarının saçmalığı ve videoda elinde şarabı ve sigarasıyla ölmeye hazırlanan bu adamla bir barda karşılıklı içki içememiş olmamdır. 

Neredeyse 12 yaşımdan beri ertesi günü planladığım kadar, ertesi günün olmaması fikrini de hep hayal etmişimdir. Ölümü hayatı boyunca korkarak bekleyen, ölümü karanlık ve üzerinde konuşulmaması gereken bir şey olarak göremedim hiç. Çok fazla değiştim belki; ama yaşam ve ölüm hakkında düşüncelerim hiç kımıldamamış yerinden. 12imde ne isem, 21imde hala o kişi olarak kalabilmişim. 

Yaşama hakkımız var, sessiz sakince gitme hakkımız yok. 

Ve sen bir elinde şarap, diğerinde sigara,
"here's no love song finer, 
but how strange the change from major to minor,
everytime we say goodbye." diye mırıldanan adam! 
Çok kızarttın yanaklarımı ve canım acıdı. 
Cesursun ve özgürsün artık, eminim.

Güzel ölün sayın izleyiciler!
En önemlisi bu.
 

Borderless Dreamer Design by Insight © 2009